Ders programında Salı günlerinin boş olması aktivite meraklısı bir grup için ideal bir ortam yaratıyor. Biz de bu haftayı Richard’ın girişimiyle Paintball’la değerlendirelim dedik.
Gideceğimiz adresi bilmediğimiz için sabahın 8'inde –neyse ki- bizim yurdun önünde buluşup yola düştük. Trenle 20 dakika mesafedeki Paisley’e gidip ordan da 6-7 dakikalık bir taksi yolculuğu ile Delta Force’a ulaştık. Glasgow Prestwick havaalanının hemen yanı. Nerdeyse üstünden uçaklar havalanıyor.
Ben daha önce paintball oynamamıştım bir türlü.. Gerçi merak da etmiyordum. Böyle şeyler geriyor beni sinirlenicem, hırs yapıcam diye =) Biraz öyle de oldu..
16 kişi olduğumuz için, hazırlanmak uzun sürdü, ama sonunda saat 10.30 gibi oyun alanına girdik! 5 etap oynadık. Afhgan Fort, Chemical Alley, Terrorist Attack, The Haunted Graveyard ve Tomb Raider. Bizden başka bir ekip daha vardı, toplamda 20 kişiydik, 10’ar kişilik iki takıma bölündük. Ben mavi takımdaydım.
Oyunları anlatan görevli sahada hem maskenin içinden, hem de İskoç aksanıyla konuşan garip bir tip olduğu için, çoğunlukla daha ne yaptığımızı anlayamadan falan başladık oyunlara. İlk oyun Chemical Alley’di, alıştırma gibiydi. Temelde, bidonların arkasından ateş etmece işte.. İki takım da birer kere kazandı.
İkincisi Haunted Graveyard. Kaleye bayrağı çekme. 1-1 bitti. Üçüncü ve benim en çok sevdiğim oyun ise Afhgan Fort’tu. Bir ev vardı, takımlardan biri bu evi korurken, diğeri de dinamitleri eve sokmaya uğraşıyordu. Bizim takım saldırırken bir anda dinamit taşıyan çocuğun vurulmasıyla, bu büyük görevi üstlenmek durumunda kaldım. Sürünerek bombaya ulaşmak, silahı atıp eve koşmak falan noluyosa.. Sanırım bacaklarımdaki morlukların bir kısmı da bu sırada oldu. Yine 1-1 bitti. Dördüncü oyun Terrorist Attack'tı. Pembe tişörtlü çocuğu korumaca.. Ama bizi pek sallamayıp kendi başına takıldığı için pek anlamlı olmadı.
Son olarak da Tomb Raider oynadık ama o kadar yorulmuştum ki, vurulduktan sonra geri dönmedim bile..
İkincisi Haunted Graveyard. Kaleye bayrağı çekme. 1-1 bitti. Üçüncü ve benim en çok sevdiğim oyun ise Afhgan Fort’tu. Bir ev vardı, takımlardan biri bu evi korurken, diğeri de dinamitleri eve sokmaya uğraşıyordu. Bizim takım saldırırken bir anda dinamit taşıyan çocuğun vurulmasıyla, bu büyük görevi üstlenmek durumunda kaldım. Sürünerek bombaya ulaşmak, silahı atıp eve koşmak falan noluyosa.. Sanırım bacaklarımdaki morlukların bir kısmı da bu sırada oldu. Yine 1-1 bitti. Dördüncü oyun Terrorist Attack'tı. Pembe tişörtlü çocuğu korumaca.. Ama bizi pek sallamayıp kendi başına takıldığı için pek anlamlı olmadı.
Son olarak da Tomb Raider oynadık ama o kadar yorulmuştum ki, vurulduktan sonra geri dönmedim bile..
Saha epey iyiydi. Daha oynamadığımız iki oyun vardı ama bunlar bile yetti de arttı. Tek sorun bütün gün yağmurun altında olmaktı. Yine yanlış gün seçimi.. Her yer o kadar çamurluydu ki, minik(!) göletlerden birine düşen bi kız, çıkabilmek için yardım almak zorunda kaldı.
Sonuç, bu olayı çok sevdiğimi söyleyemicem.. Ama takımımın bana ihtiyacı olursa bir sonraki sefere de varım! ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder