Skye İskoçya’nın en büyük adası. Kıtaya bir köprü ile bağlanmış. Highlandler boyunca epey virajlı ve biraz yorucu yollardan ilerleyip denize varılıyor.
Isle of Skye'ye ilk bakış |
Köprüyü geçtikten sonra yavaş yavaş insanın modu da değişiyor sanki. Hani hep derler ya adalarda hayat yavaş akıyor diye, cidden öyle bir şey insanın Skye’ye varınca hissettiği de. Yemyeşil ve masmavi etraf. Her yer çim. Geniş aralıklarla evler var. Hepsi beyaz ve gri çatılı üçgen üçgen evler. Sokaklarda insanlar görünmüyor pek. İskoçya’nın geri kalanında da olduğu gibi koyunlar oluşturuyor canlı nüfusunun çoğunu. Gerçi zaten 18yy’da Highland Clearances olarak adlandırılan zorunlu göçler yaşandıktan sonra o taraflarda çok kimse de kalmamış. Bundan Culloden’da bahsediyorum. Adanın nüfusu 1000 civarında. Bu sene %4 bir artış olmuş nüfusta. Fakat nüfusun yaş ortalaması daha da artmış. Öğrendiğim kadarıyla, orta yaşlı insanlar, şehir hayatına doyduktan sonra –inzivaya çekilmeye karar vermek de olabilir bunun adı- bu taraflara geliyorlarmış. Haksız da sayılmayabilirler!
Adadaki en büyük yerleşim yeri Portree. Doğu kıyısında kalıyor. Biz vardığımızda hava kararmak üzere olduğu için fazla bir izlenim edinemedim.
Ertesi sabah çok şanslı bir güne uyandık, hava açık ve güneşliydi. Böyle olunca rota hemen batıya döndü. Adanın en batı ucunda Neist Point’e vardık. Minibüstle ulaşabileceğimiz son noktada inip, 20 dakika kadar yürüdük yokuş aşağı. Manzara muhteşemdi!
Sol tarafta minik bi sahil,
Neist Point |
sağ tarafta kayalıklar,
Neist Point |
ve burnun ucunda da bir fener.
Neist Point |
Her taraf yemyeşildi. Epey rüzgarlı ama çok çok güzel bir yer..
Buradan Uig’e devam ettik. Bu arada ekipten biri rahatsızlandığı için eczane aradık, fakat bulamadık. Daha doğrusu bir tane market bulduk, her şey orada satılıyormuş zaten, orda da aranan ilaç bulunamadı. Arkadaş 1 saatlik uyku ile kendine geldi ama bu durum, sağlık olanaklarının kısıtlılığına dikkatimi çekti. Sanırım adada hastane yokmuş. Sağlık ocağı tarzı health center’larla idare ediliyormuş. Suç oranının sıfır olduğu söyleniyor. Şu insanların evlerinin kapılarını kitlemediği yerlerden yani.. Aslında ortamın doğanın muhteşem olması bir yana, yaşamak için sıkıcı bir yer olduğunu düşünüyorum Skye’nin. Özellikle gençler için. Bir kere iş imkanları çok kısıtlı. Esasında gördüğüm kadarıyla turizm ve balıkçılık dışında pek bir şey yok yapılan. Çok sayıda hotel, hostel ve bed&breakfast var. Ama buralar da bahar/yaz sezonlarında aktifmiş. Şubat ayında ölüydü şehir. Portree’de iki akşam yemek yediğimiz Isle’s Inn dışında açık bir restoran/pub bile yoktu! Rehber yol boyu lezzetli somonlardan bahsetti ama malesef tatma şansımız olmadı kendilerini. Mezgit fish and chips’le yetindik. Gerçi bu bile baya iyiydi =)
Loch Lomond turunda ünlü bir Hairy Coo çifti (?) görmüştük; Hamish’le Heather. Burda da yolda çok tatlı yavrular gördük. Eskiden siyah beyaz ve turuncu renktelermiş, ama en çok turuncular beğenildiği için onlar çiftleştirile çiftleştirile, diğer renkler çok nadirleşmiş.
Baby Hairy Coo's |
Renklerin bu kadar soluk çıktığını fark etmemişim. Aslında çok şirin bir turuncu renkleri var bu bombiklerin.
Parents |
Batıya doğru ilerlerken Dunvegan kalesini gördük uzaktan. Kısa bir mola verip birkaç fotoğraf çektik. Soluk renkler devam ediyor. =/
Dunvegan Kalesi |
Daha sonra off the beaten track’lere girerek Fairy Glenn’e geldik. Burası Stardust’ta Lamia’yla Ditchwater Sal’in karşılaştığı sahnenin çekildiği yer. Esasında Stardust’ın birçok sahnesi Skye’de çekilmiş. Burda minik bir tepeye tırmandık ama yine de yeterince güzel bir açı yakalayamadım fotoğraf için. Minik keçi yolları, tepecikler ve göller cidden başka bir dünyada hissettiriyor insana kendini.
Fairy Glen |
Portree'ye doğru dönerken Cuith Raing'de kısa bir mola verdik. Birçok trekking rotasının çıkış noktası olan bir tepe burası. Hava bu kadar soğuk olmasa, daha cazip görünebilirdi belki gözüme =) Son durak olarak ise bir nehirlerden birinin denize döküldüğü bir noktada mola verdik, fakat ismini hatırlayamıyorum!
Epey yorucu bir gün oldu. Bir günde nerdeyse adadaki bütün turistik yerlerden geçtik. Tabiki daha geniş zamanda daha rahat bir tur yapılabilir. Özellikle de yaz aylarında. Hoş yaz dedikleri de 15-20 derece ya neyse =) Ama yine de gelirseniz çok çok güzel zaman geçireceğinizi garanti ederim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder